Düşünce Tarihi 1 – Sokrates’in Hocası Diotima
25 Mart 2021 0 Yazar: Mrs. Hyde• Ortalama okunma süresi: 2 dakika
Tarihi baştan yazmak mümkün mü?
Belki mecazi anlamda değil, ancak gerçek anlamda mümkün. Tarih, kazananların manipüle ettiği değer ve düşüncelerle bize öğretildi. Ancak bugün bize öğretilen düşünceleri yeniden inşa etmek, tarihteki boşlukları doldurmak ve soru işaretlerini yanıta çevirmek, yeni bir perspektif sunmak ve bunu geliştirmek mümkün.
Bugün eril tarihin yazmaktan kaçındıklarına göz atalım. Bir başka deyişle bize öğretilen tekdüze erkek tarihine değil de ötekileştirilenlerin tarihine bakalım. Hepimiz Sokrates’i duyduk ancak onun hocası Diotima’yı duymadık. Hepimiz Platon’u duyduk ancak Hypatia’yı duymadık. Tarih anlatımında artık ayyuka çıkan bu sistematik ihmalkârlık üzerine akademisyenler de harekete geçmiş durumda[1]. Bu yazı vesilesiyle ben de yeni bir seri yaratıp, bu seriye ait her yazıda tarihin kuytu bir köşeye attığı kadın filozofları hem kısaca anmak hem de fikirlerinden kabaca da olsa bahsederek beslenmek istiyorum.
Düşünce yolculuğumun ilk durağı Diotima. Batı felsefesinin kurucularından biri olan ahlak felsefecisi Sokrates’in hocası, Mantinealı Diotima olarak da biliniyor. Bu nedenle Diotima için felsefenin kurucularından biri diyebiliriz. Buna rağmen varlığının efsanevi bir yanı var çünkü kendisinin tıpkı Sokrates gibi gerçekten yaşadığını kanıtlayacak hiçbir yazılı metni yok. Bu sebepten ötürü Diotima’yı da Sokrates gibi ilk olarak Platon’un eserlerinden duyuyoruz. Antik Yunan toplumunda, dönemin baskın ataerkil yaşamında bir kadının felsefe eğitmeni olması fikri –belki de haklı olarak- birçoklarına garip geldiği için, Sokrates’in varlığından şüphe duyulmasa da, Diotima’nın varlığından şüphe duyuluyor. İnsanlığın antik dönem bilgisi belirli bir sınırın ötesine geçme konusunda iddialı değil. Konunun uzmanları bunu analiz etmeye devam ederken, biz de Diotima üzerine yazılı olarak bilinenlere hızlıca bir göz atalım.
Diotima adı etimolojik olarak “Zeus’u onurlandıran” ya da “Zeus tarafından onurlandırılan” anlamına gelmektedir. Kendisi bir kâhin ve rahibe olmakla birlikte, eros üzerine en derin bilgiye sahip olandır. Platon’un Türkçe’ye Şölen olarak tercüme edilen Symposium’undan öğrendiğimize göre, Sokrates’in öğretisinin temelini Diotima’nın felsefesi oluşturur. Sevginin (eros) tanımının yapıldığı diyaloglardan oluşan bir bölümde Sokrates sözü alan son kişi olmaktadır. Yanıtında, Diotima’nın kendisine erosun gizemlerine dair yol göstericilik rolünü üstlendiği bir diyalog sunar. Yani diyalog içinde diyalog olan çok katmanlı bir metin içinde aşkın, sevginin, arzunun, güzelliğin anlamı aranır. Sokrates aynı zamanda Diotima’nın Atina vebasını ertelemeyi başardığını da iddia eder.
Diotima aşkın (eros) ne iyi ne de güzel, ne ölümlü ne de ölümsüz olduğunu, bu kategorilerden birine mensup olmaktan ziyade belirli bir arada kalmışlık ifade ettiğini anlatır. Sokrates, Diotima’dan edindiği bu bilgileri diğerlerine öğretmeye çalışır. Diotima neden âşık olduğumuzu, arzuyu ve bedeni düşünmeye davet eder. Gerçeklik ve soyutluk kavramları üzerine de düşündürür. Sabit kavramları bozar; hatta biz postmodern okurların daha iyi kavrayabileceği bir terimle ifade etmek gerekirse, bir nevi ikili karşıtlıkları yapısökümüne uğratır.
Konuya dair akademik bir patikaya yönelmek isteyenler için başlangıç noktası olabilecek birkaç linki yazının sonuna ekledim.
Düşünce yolculuğumun bir sonraki durağı İskenderiye olacak.
Felsefe severler kimden bahsedeceğimi şimdiden anlamış olmalı.
Bu serinin gelecek yazısını beklerken, diğer yazılarımıza göz atmayı unutmayın!
Keyifli okumalar!
[1] Antik dönem kadın filozoflar üzerine daha detaylı araştırmalar için tarih öğretisindeki sorunları gidermek isteyen Duke Üniversitesi’nin Project Vox çalışmasına bir göz atabilirsiniz.
Diotima’ya dair Türkçe akademik makale okumayı arzu edenler buraya tıklayabilir.
Diotima’ya dair Fransızca akademik makale okumak isteyenler de bu adrese yönelebilir.