Covid-19 Karantinasının Görünmeyenlerine Dilbilimsel Bir Bakış
22 Şubat 2021 0 Yazar: Mad Jack• Ortalama okunma süresi: 4 dakika
COVID-19 (Koronavirüs Hastalığı 2019), insanların fiziksel ve zihinsel sağlığı üzerinde derin bir etkisi olan küresel bir acil sağlık durumu haline geldi.[1] Pek çok ülke müdahale olarak sokağa çıkma yasağı, okulların kapatılması, topluca görüşme yasağı, halka açık etkinlik yasağı ve kendini izole etme gibi katı karantina önlemleri aldı. COVID-19’un dünya çapında hızla yayılmasını önlemek için alınan önlemlerden biri olan sokağa çıkma yasağı, kişilerin zihinsel durumu açısından bazı sorunları da beraberinde getirdi. Bunun yanı sıra araştırmacılar tarafından yapılan sosyal medya temelli çalışmalarda birbirinden farklı kimi bölgelerde toplum yapısındaki ve karantinaya verilen tepkilerdeki farklılıklar dikkat çekti. Biz de bu yazımızda karantinanın gölgesinde yaşananlara ve bunlara nelerin sebep olmuş olabileceğine dilbilimsel açıdan, birçok farklı çalışma çerçevesinde değinmek istedik. Yazımızda sosyal medyadan ev içi şiddete, ev içi şiddetten para gibi sözcüklerin kullanım sıklığına kadar birçok konuyu ele alacağız.
Araştırmacılar, tüm dünyayı etkileyen bir acil durumda insanların psikolojik durumlarından kaynaklanan davranışlarının kullandıkları dile olan etkisini sosyal medya üzerinden anlamaya çalışmışlardır. Bir çalışmada Wuhan ve Lombardiya’daki karantinanın öncesinde ve sonrasında sosyal medyada (Weibo ve Twitter) yayımlanan gönderiler arasındaki farklar incelenmiştir.[2] Bu inceleme neticesinde insanların duygu durumlarında ve kullandıkları kelimelerde büyük farklılıklar göze çarpmıştır. Örneğin Wuhan’da insanların yaşayış biçimlerinin daha toplumsal odaklı olmasından dolayı grup ifadelerinin ve çoğul zamirlerin kullanımı artarken tekil zamirlerin kullanımı azalmıştır. Lombardiya’da ise aksine insanlar daha bireyci bir kültüre sahip olduklarından bu durumlar gözlemlenmemiştir. Bunlara ek olarak hem Wuhan hem de Lombardiya’da para sözcüğünün kullanımı azalırken boş zaman, ev gibi sözcük kategorilerinin kullanımının arttığı gözlemlenmiştir. Özellikle para gibi sözcüklerin kullanımının azalması, insanların karantinadan dolayı evde bulunmaları sonucu para odaklı bir uğraş ile daha az ilgilenmelerinden kaynaklanmış olması muhtemeldir. Bunun yanı sıra insanlar ciddi bir sağlık sorunu ile karşı karşıya kaldıklarında salt bir hayatta kalma içgüdüsüne erişebildiklerinden, maddiyatı ikinci plana atmış olma ihtimalleri de para sözcüğünün kullanımının azalmasına etki etmiş olabilecek nedenlerdendir.
Ancak gelişmekte olan ülkelerde parasal durumların yaratacağı etki daha kritik bir şekilde seyredebilir. Örneğin, Bangladeş gibi hali hazırda ekonomik açıdan fakir ülkelerde sokağa çıkma yasağı ilan edilmesiyle insanlarda para sözcüğünün kullanımının artması muhtemeldir. Ayrıca bu tarz ülkelerde sosyal hayat ve maddiyat konularında kısıtlı bir imkân var olduğundan burada yapılan istatistiksel çalışmalara göre karantinada depresyona giren insan sayısı daha fazladır.[3]
Öte yandan Wuhan ve Lombardiya’da devletlerin uyguladığı karantina önlemlerinden farklı önlemler alan ve salgınla mücadelede stratejik bir iletişim yolu izleyen devletlerden biri de Türkiye’dir. Türkiye salgının ilk dönemlerinde kısmi karantina uygulayan ve salgın hakkındaki bilgilendirmeleri sosyal medya üzerinden yapmış ülkelerden biridir. Türkiye’de İletişim Bakanı Fahrettin Altun’un salgın döneminin ilk çeyreği boyunca koronavirüs hakkında Twitter’da birçok gönderi yayımladığı görülmektedir ve bu gönderilerin marttan haziran ayına kadar olan süreçte 130 gönderiden 11 gönderiye kadar düştüğünü görüyoruz.[4] Böyle bir tablonun varlığı, salgın döneminde Wuhan ve Lombardiya’daki insanların aksine Türkiye’deki insanların psikolojik açıdan hayatlarının kontrolü kendilerinde değilmiş gibi hissetmelerine yol açmış olabilir ve sosyal medya üzerinde para, boş zaman gibi sözcük kategorilerini kullanma sıklıklarıyla psikolojik açıdan çok daha farklı bir durumda oldukları çıkarımı yapılabilmektedir.
Bunlara ek olarak COVID-19 karantinasının cinsiyet eşitsizliği üzerinde yarattığı etkilere ilişkin bazı araştırmalar yapılmıştır. İtalya’daki bir araştırma, karantina süresince kadın bilim insanlarının yayımladıkları makale sayısında düşüş gözlemlemiş ve erkek bilim insanlarına göre çok daha az makale yayımladıklarını ortaya koymuştur. Erkek bilim insanlarının ise karantinada yayımladığı makale sayısında %10’luk bir artış olduğu gözlemlenmiştir.[5] Bu durumun oluşmasındaki ana sebep, kadınların çoğu ev işini tek başına yapmak durumunda bırakılmaları neticesinde yeterli kişisel zamanlarının kalmamasıdır. Diğer taraftan karantina boyunca dünyanın dört bir yanından kadına şiddet haberlerinde artış gözlemlenmiştir. BBC News Türkçe’nin bir haberine göre Birleşmiş Milletler Uyuşturucu ve Suç Ofisinin 2018’de “ev”i, kadınlar için en tehlikeli yer olarak nitelendirmesi,[6] karantinanın evdeki kadınlar üzerinde yarattığı psikolojik tahribatı fark etmemizi sağlayacak detaylardandır. Tüm bunlar da karantina döneminde kadınların psikolojik durumlarının ve psikodilbilimsel özelliklerinin erkeklerinkinden daha farklı (örneğin, kadınların içinde bulundukları durum dolayısıyla yardım, endişe vb. sözcük kategorilerini daha fazla kullanmış olmaları muhtemeldir) ve devletlerin harekete geçmesini gerektirecek durumda olabileceğini göstermektedir. Bu araştırmaların ve varsayımların dayandırılacağı nokta, Lyon’da 7 haftalık birinci dalga karantinası boyunca VIFFIL (Aile İçi Şiddet Kadın Bilgi Özgürlüğü) adlı derneğin 1000’den fazla çağrı alması olarak gösterilebilir.[7]
Yapılan analizler eşliğinde salgından dolayı insanların psikolojik durumlarının etkisiyle kullandıkları dilin psikodilbilimsel özellikleri, toplum yapısındaki farklılıklar ve ev içinde özellikle kadınların yaşadıkları, kimi çalışmalarda da belirtildiği gibi karar vericilere ve sağlık yetkililerine nasıl adım atmaları gerektikleri hakkında belli bilgiler sağlamaktadır; böylece biz de yetkililerin halkın çıkarını gözeten önlemler almasının kolaylaşmasını temenni ediyoruz.
Koronavirüs’e ilişkin diğer yazılarımıza da göz atmak isterseniz aşağıdaki bağlantılardan ulaşabilirsiniz:
1. Pandemide İşten Çıkarılma ve Sınıf Ayrımı
2. Pandemide Yaşlılık ve Yaşçılık
Not: Kullanılan görsel tarafımıza aittir.
[1] Xiang, Yu-Tao, Yuan Yang, Wen Li, Ling Zhang, Qinge Zhang, Teris Cheung ve Chee H Ng. Timely mental health care for the 2019 novel coronavirus outbreak is urgently needed. Lancet Psychiatry, 2020, ss. 228-229.
[2] Su, Yue, Jia Xue, Xiaoqian Liu, Peijing Wu, Junxiang Chen, Chen Chen, Tianli Liu, Weigang Gong ve Tingshao Zhu. Examining the Impact of COVID-19 Lockdown in Wuhan and Lombardy: A Psycholinguistic Analysis on Weibo and Twitter, International Journal of Environmental Research and Public Health, 2020, ss. 4-5.
[3] Puente, Antonio, Rezaul Karim Ripon, Sadia Sultana Mim ve Sahadat Hossain. COVID-19 Lockdown Effects on Gender Inequality, Nature Astronomy, Cilt:4, 2020, s. 1114.
[4] Bal, Nazar ve Ferhan Mutluer – Gündüz. Yeni Koronavirüs Pandemisiyle Mücadelede Türkiye Devletinin İzlediği Stratejik İletişim, Adıyaman Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Sayı:35, 2020, s. 394.
[5] Inno, Laura, Alessandra Rotundi ve Arianna Piccialli. COVID-19 Lockdown Effects on Gender Inequality, Nature Astronomy, Cilt:4, 2020, s. 1114.
[6] Erem, Onur. Koronavirüs günlerinde ev içi şiddet artıyor: Kadınlar şiddetten korunmak için neler yapabilir?, BBC News Türkçe, 8 Nisan 2020. (Erişim tarihi: 22.02.2021).
[7] Euronews. Avrupa’da Covid-19 karantinası bazı kadınları tehlikenin ortasına attı, 10.06.2020. (Erişim tarihi: 22.02.2021).